Gaziantep Kalesi
Gaziantep Kalesi, Türkiye’de ayakta kalabilen kalelerin en güzel
örneklerinden birisi olup, gerek ihtişamı ve heybetiyle, gerekse bir sır gibi
gizlediği tarihiyle şehir merkezinde, Alleben Deresi’nin güney kenarında,
yaklaşık 25 m yükseklikte hemen herkesin dikkatini çeken bir tepe üzerindedir.
Gaziantep Kalesinin ne zaman
ve kimler tarafından yapıldığı hususunda kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte
tarihi günümüzden 6000 yıl geçmişe, kalkolitik döneme kadar giden bir höyük
üzerinde kurulduğu, M.S II-III yüzyıllarda ise kale ve çevresinde
“Theban”isimli küçük bir kentin olduğu bilinmektedir.
M.S. II-IV. yüzyıllarda
Kalenin, ilk olarak Roma döneminde bir gözetleme kulesi olarak yapıldığı ve
zaman içerisinde genişletildiği yapılan arkeolojik kazılar neticesinde anlaşılmıştır.
Bugünkü biçimini ise “Kaleler Mimarı” olarak adlandırılan Bizans İmparatoru
Justinyanus döneminde M.S. VI. (M.S 527-565) yüzyılda almıştır. Yine bu dönemde
kale önemli bir onarım geçirmiş olup, onarım sırasında tesviyenin sağlanması
için, güney bölüm kemerli ve tonozlu galerilerden oluşan substrüksiyon (temel)
yapılarıyla donatılmış, bu galerilerle birbirine bağlanan kuleler inşaa edilmiş
ve sur bedenleri batı, güney ve doğuya, tepenin sınırına kadar genişlemiştir.
Kale bu haliyle çapı yaklaşık ., çevresi . olan gayrı muntazam dairesel bir
şekle sahiptir. Kale bedenleri üzerinde 12 adet kule mevcuttur. Evliya Çelebi
Seyahatnamesinde Kale’nin 36 burcundan bahsetmektedir. Günümüzde ise bunların
yalnızca 12 tanesini görebilmekteyiz. Geri kalan 24 burcun ise kalenin dış
surları üzerinde bulunduğu ve günümüz kadar gelemediği sanılmaktadır. Kale
çevresinde, eni ., derinliği ise . olan bir hendek bulunmakta ve kaleye geçiş
ise köprü ile sağlanmaktaydı. Kale köprüsünü geçip, asıl kale kapısına
ulaşmadan, sol tarafta ise halk tarafından İmam-ı Gazali Hazretlerinin Makamı
olarak adlandırılan bir burç bulunmaktadır.
Bizans dönemini takip eden
yıllarda özellikle Memluklular, Dulkadiroğulları ve Osmanlılar ihtiyaca göre
kaleyi zaman zaman onarmışlar ve buna dair de onarım kitabeleri koymuşlardır.Kale
ikinci defa, 1481 yılında Mısır Sultanı Kayıtbay tarafından elden
geçirilmiştir. Ana kapı üzerinde yer alan kitabeden, ana kapı ve kale
köprüsünün iki yanındaki kulelerin, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Kanuni
Sultan Süleyman tarafından 1557 yılında yeniden yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Asıl kale kapısından
girince, kalenin iç kesimlerine ve üstüne doğru açılan iki yol vardır. Sola açılan
yoldan, kalenin üst kısmına ulaşılır. İç kesimlerine doğru devam eden yoldan
ise; galeri, dehliz ve kale odalarına ulaşılır. Kalede ana kütle altında ise
bir su kaynağı bulunmaktadır.
Halen Gaziantep Arkeoloji
Müzesi tarafından yürütülen arkeolojik kazılar sonucunda, Osmanlı dönemine ait
bir hamam ile 2000 yılında yapılan kazılarda ise, bir camii ortaya çıkartılmıştır.
Hamamın banyo, buhar odası ve buhar odası ve bacaları ortaya çıkarılmıştır.
Buhar odasının köşesinde bulunan kanallar vasıtasıyla içeride buhar fazlalaşınca
dışarıya verildiği sanılmaktadır. Hamam; mimari olarak pek gösterişli olmamakla
birlikte teknik bakımdan üstün özellikler taşımaktadır. Cami ise Osmanlı
mimarisi tarzında olup, dikdörtgen planlıdır. Caminin güney cephesinde yarım
daire şeklinde mihrap,mihrabın sağında ve solunda ikişer adet kitap koyma
bölümleri ve mihrabın sol tarafında güneyden dışarıya açılan bir kapı girişi
ortaya çıkartılmıştır. Ayrıca mihrabın sağ tarafından kızaklı bir minberin de
yeri bulunmuştur.
Gaziantep Kalesinin Yapılışına
Dair Bir Efsane: Halk arasında yaygın olarak anlatılan efsaneye göre kaleyi
zengin bir kadın yaptırıyormuş. Bir gün sokağa çıkmış ve yolda kalabalık insan
topluluğunun bir cenaze götürüşüne rastlamış. Yanındaki uşağına dönerek “bu
nedir” diye sormuş. Uşak ise; “Efendim insanlar bir gün gelir ölürler,
ölülerini de böyle tabut içinde taşıyarak mezarlığa götürür ve toprağa
gömerler. Gördüğünüz tabutun içinde dün bizim gibi canlı olan bir insan cesedi
var……” der. Bunun üzerine zengin kadın uşağıyla beraber geri döner ve kaleyi
yapan ustaları yanına çağırarak; “ bırakın kale yarım kalsın, ben ölümü hiç
düşünmezdim….” der. İşte bu efsaneye göre Gaziantep Kalesinin tarihi eski çağlara
kadar uzanıp gidiyor. Ancak bu halk arasında anlatılan efsanede kesin bir tarih
yoktur.
Gaziantep Kalesinin Adına İlişkin
Bir Efsane: Esas adı Kala-i Füsus (Yüzük Kalesi) olan Gaziantep Kalesinin bu adı
bir efsaneye dayanmaktadır. Bu efsaneye göre kaleyi, bölgenin sahibi olan bir kız
yaptırıyormuş. Kalenin yapım masrafını karşılamak için çok kıymetli taşı olan
yüzüğünü satmış. Bunun için kaleye, yüzük kalesi anlamında Kala-i Füsus adı
verilmiştir.
0 yorum: